Photo image

3 İstasyon

    Bir kenti temsil eden ve o kentin insanlarının hafızasında yer edinmiş mekanlar vardır. Tren istasyonları, toplumun hafızasında ortak yer edinmiş en önemli kolektif bellek mekanlarındandır. Geçmişin izleri ile bugünün geleceğe taşıdığı izler nostaljik bir biçimde adeta iç içe ve bir arada bulunur. Ve tren istasyonlarındaki zaman nedense hep geçmiş zamanı çağrıştırır.

Pierre Nora “Hafıza Mekanları” adlı kitabında bazı mekanların ulusal hafıza inşasındaki önemine dikkat çeker: ”Hafıza mekanları birçok boyuta sahip, önemli buluşma yerleridir. Bunlar tarihin tarihi olduğuna göre tarihyazımsal boyut olarak hep vardırlar; tarih bunlarla oluşur; tarih, mekanların araçları, üretilişi ve işleyişini konu alır.”

Demiryolları ve tren istasyonları da, geçmişten günümüze ulaşımdan çok daha fazlasını ifade eden hafıza mekanlarındandır. Ülkelerarası ve şehirlerarası en güçlü bağlar tren yolları ile oluşturulmuştur. Sadece mekanlar arasında değil insanlar arasında da bir köprü özelliğindeki demiryollarının ülkemize gelişi askeri ve ticari nedenlerle gerçekleşmiştir.

Anadolu’ya demiryolunun girişi, cumhuriyet öncesinde (1856’da) 130 km’lik İzmir-Aydın hattının yabancılar tarafından yapımıyla gerçekleşir. Cumhuriyet sonrasındaki atılımlarla ülke içindeki çelik hattın uzunluğu 1937 yılında 3.300 km’ye ulaşır. Demiryolları o kadar önemsenir ki karayolları demiryolunu besleyecek şekilde tasarlanır. Zaman içinde ticari ve ulaşım amaçlı kullanımı yaygınlaşan demiryolları, 1950 sonrasında karayolu ağırlıklı dönemin başlamasıyla ikincil planda kalır ve önemi gittikçe azalır.

Demiryolunun önemini ve ülkeye kazandırdıklarını Hariciye Şefi Op. Doktor M. Necdet Bey, 30 Ağustos 1930'da, Sivas’taki istasyon açılışı törenindeki konuşmasında çarpıcı bir biçimde şöyle ortaya koyar: “Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için ucuca ekledik. Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanınki gibi bir dakika durmadan işlemelidir. Bir ekini yetişene kadar su, yetiştikten sonra yol besler."

3 İstasyon fotoğraf projesi, ülkemizin en önemli tren yolu bağlantı noktalarından olan Sakarya’nın, Adapazarı, Sapanca ve Arifiye ilçelerinin tren garlarını kolektif bellek kavramı bağlamında değerlendirmek ve raylarla, trenlerle, garlarla o kentin insanlarının samimiyetini geçmişini ve yaşanmışlıklarını bu kentin insanlarına sunmak amacını taşımaktadır. Proje, eskiden garlarda kullanılan fakat şuan işlev görmeyen değerli parçaları; Adapazarı, Sapanca ve Arifiye garlarının insanlarla olan ilişkisini; geçmişten izlerini ve gelecek olan hızlı tren öncesi yapılan çalışmaların fotoğrafik kayıtlarından oluşmaktadır. Yanı sıra model kullanılarak Adapazarı Tren Garı Hareket memuru canlandırılması yapılmıştır.

3 mevsim 12 hafta süren 3 İstasyon fotoğraf projesinin çekimleri sırasında garlarda konuştuğumuz insanların söyledikleri ve gözlemlerimize dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; bir kentin insanlarında en çok heyecan ve ortak duygu oluşturan mekanların başında nostaljik tren istasyonları gelmektedir.

Demir yolları ulaşımdan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Ülkeler arası, şehirler arası en güçlü bağlar tren yolları ile bağlanmıştır. Gidilemeyen yerlere gidilmesi kolaylaşmıştır. İnsanlar arasında bir köprü oluşturmuştur.

Ülkemizde Demiryollarının gelişi askeri sebebiyet ile gerçekleşmiştir. Zamanla ticari ve ulaşım olarak insanlar ve kentler için önemli bir yer almıştır.

Demiryolunun önemini, kazandırdıklarını Hariciye Şefi Op. Doktor M. Necdet Bey'in 30 Ağustos 1930'da bir törendeki konuşmasında çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor: Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için ucuca ekledik. Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanin ki gibi bir dakika durmadan işlemelidir. Bir ekini yetişene kadar su, yetiştikten sonra yol besler."

3 İstasyon projesi; ülkemizin en önemli bağlantı noktalarından olan Sakarya’nın önemli, Adapazarı, Sapanca ve Arifiye ilçelerinin tren garlarını kollektif bellek kapsamında değerlendirmek ve raylarla, trenlerle, garlarla o kentin insanlarının samimiyetini geçmişini ve yaşanmışlıklarını bu kentin insanlarına sunmaktır.

Her kenti temsil eden, o kentin insanlarının hafızasında yer edinmiş mekanlar vardır. Sakarya’nın, insanlar için önemli olan, hafızalarında yer edinen mekanlarından biri de tren garlarıdır.

3 İstasyon projesi ile Eskiden kullanılan fakat şuan işlev görmeyen değerli parçaları, Adapazarı, sapanca ve arifiye garlarının insanlarla olan ilişkisini, geçmişten izlerini ve gelecek olan hızlı tren öncesi yapılan çalışmaları sunmayı amaçlamaktadır.

Proje sırasında garlarda konuştuğumuz insanların söyledikleri ve gözlemlerime dayanarak bir kentin insanlarda en çok heyecan oluşturanlardan olgulardan biri de mekansal olarak garlar ve trenler olmaktadır.

Farklı mevsimlerde ilerleyen proje 12 hafta sürmüştür.

Adapazarı tren garı hareket memuru canlandırılması yapılmıştır.

Rıfkı Ünal Sakarya, 2013